Cuma, Eylül 15, 2006

yerdeniz/ atuan mezarları


ged'in ağzından:

" 'ejderhaların konuşmayı kabul ettiği kişi' dedi adam, bir ejderha efendisidir; en azından meselenin esası bu. birçok insanın sandığı gibi bu, ejderhalara hükmetme ustalığı değildir. ejderhalara kimse hükmedemez. konu bir ejderha olursa akla gelen soru da hep aynıdır: seninle konuşacak mı yoksa seni yiyecek mi? eğer yiyeceğine değil de konuşacağına güvenebilirsen, işte o zaman bir ejderha efendisi olursun.' "

ursula k. leguin

Pazartesi, Eylül 04, 2006

dün dünse yarın da yarınsa bugün nedir?


günün ikinci sigarası, dünün kaçıncı bilmiyorum...
saat eylül'ü dört geçiyor...
şimdi ve buradayla ilgili tek düşündüğüm işte bunlar.
kesin özlü sözler söyleyen bir antik dönem bilgesiydi; geçmişle ilgilenenleri ahmaklıkla suçlamış şimdi ve gelecekle meşgul olanlara ise övgü dolu bi kaç laf etmişti.
fakat merakım, geçmiş ve gelecekle meşgul olanlar ile ilgili. peki bunların hali nice olacak, hem ahmak hemde zeki kriterlerinden puan alan bu arkadaşların artistik puanları nedir?
ben bol gönüllü davranılmasından yanayım 9.99 filan mesela?

o zamanın içerisindeyken sadece olması gereken oluyormuş gibidir de üzerinden bir gün geçmeyiversin böyle tılsımlı büyülü bir şeye dönüşür yaşanan. üzüntü vericiyse belki tılsımlı bi üzüntü çocukluktan kalma, mutluluk vericiyse şimdide asla yakalanmayan bi mutluluk. zaman eklendiği yaşantıyı olduğundan fazla bir hale getiriyor gibi, belki eksilterek hatırladığımızdan hep ya da eklediğimizden eksik kalmasın diye.
zaman algılarımla oynuyorsun!
peki olmamış olanı kurgulamaya harcadığımız zamana ne demeli, henüz zamanın eli değmemiş olan "olacak". hep daha korkutucu, daha heyecan verici daha bişe o "olacak"... tassavurlarımız hep olandan daha fazlasına doğru. herhangi birşey olduğundaysa olması gerekenden daha başka bir şey olmuyordur zira şimdiyle ilişkimiz ya henüz olmamışken yada geçmişte kalmışken kuruluyor. belki de buyüzden kurulmuyor.
eveet... bunca savunmadan sonra şimdiye sahip çıkamayan ahmakların bir üyesi olarak artistik puanımı bekliyorum.

Cuma, Eylül 01, 2006

okyanus ne kadar derindir?


okyanus ne kadar derindir?
cevap veriyorum, merak etmiyeceğim kadar derindir. zira tassavur sınırlarımın içinde olsa kesin merak ederdim ama değil.
hayır yamacına gitmiş boyumu aşmadan yüzmüş biri olarak söylüyorum bunları. insan okyanusta doya doya yüzemiyor arkadaşlar, şöyle bi açılayım karşıdaki kayaya sobe yapayım "ı ıhh" olmuyor bunlar hiç. hepimiz jaws'ı izlemiş 80 neferleri olarak iç huzurunu ancak "anaaam!! bişe geldi" deyip kaçabileceğimiz noktalarda bulduk.
hele ki kendisini plajlarda sumo güreşcisi olarak tanıtmamız için çeşitli pozlar veren arkadaşımız sertaç'ın ( evet sertaç'cım seni şöyle alalım) "şşş açılmayıın!" "şşş kime dioruum" tarzı uyarı ve öğütleri, anamızdan babamızdan uzakta gurbet ellerde olduğumuzu bize zerre hissettirmedi sağolsun.
ben ki akdenizin açıklarında bile denizin karaltısına bakıp aşşağıda kimbilir neler vardır "allam haaayır allaam" die kabuslar görme yeteneğine sahip biriyken, düşünün artık açıkta motorla ilerlerken neler düşündüm. jules verne'in denizler altında yirmibin fersah'ına mı gitmedim, ordan arzın merkezi'nede ineyim bari mi demedim. dedim evet bunların hepsini yaptım.
ah kendimi bi toparlasam aslında çok aklı başında bi insanım ben. ama okyanusun derinliği neymiş ne değilmiş merak etmiyorum gogılcım. okyanus dediğin, benim ayaklarımı karadan en fazla 30 cm kesen okyanustur, bu da 1.90'a tekabül eder. bu kadar derinlikte bana fazlasıyla yeter, artar bile. gerisi de meraklılarına ...