Pazar, Nisan 29, 2007

bi dilek ...

- bi dilek tut.
- tuttum.
- neydi?
- bi mucize diledim, olur musun?

Çarşamba, Nisan 25, 2007

titrerim mucrim gibi baktikca istikbalime

kimseye etmem sikayet aglarim ben halime
titrerim mucrim* gibi baktikca istikbalime
perdi-i zulmet** cekilmis korkarim ikbalime***
titrerim mucrim gibi baktikca istikbalime

çocukluktan bir anı:

annem ve babamın şimdi neden olduğunu hatırlamadığım bir tartışmasının ardından annem gidiyorum ben dedi. yeşil iki kişilik koltuğun üzerinde ben ve babam annemin gidişini izledik. üç beş yaşları olsa gerek. bir de şarap bardağı vardı. kendimi en kötü hissettiğim zamanlarda o koltuğun üstündeki yeşil anı canlanıyor zihnimde. annem bir süre sonra döndü uzun bir süre değildi, belki 15 dk sonra, ama ben hala benden vazgeçmiş olduğu o anla başetmeye çalışıyorum.

şimdi bir yetişkinim. zamana eskisi kadar güvenmiyorum.

*mucrim = suçlu
**perdi-i zulmet = karanlık perdesi
***ikbal= baht

Pazartesi, Nisan 23, 2007

hulk'a sesleniş

"kediler başka evrenlerden haberler getiren telefonlardır"
j. cortazar.

bir sigara bir kahve içimi sizlerleyim sevgili okuyucum, okuyucularım. uzun zaman öncesine dayanır bu olmayanla konuşma eğilimim. ilkokul sıralarında "kendi aranda konuşma" uyarılarına hedef oluşumun müsebibi bu olmayan ya da henüz olmayan diyelim ( fakirin umudu) dinleyicilerle konuşma eğilimi biliyorum ki pek peşimi bırakmayacak gibi...

o yüzden ara sıra böyle bir halka (belki de hulk) sesleniş halinde buluyorum kendimi... geçenlerde bir arkadaşım darbe olsun başında da sen ol diye isteğini dile getirmiş idi tabi bu istek savaşalım ama orduları sen komuta et demek gibi yani savaşmayalım sevişelim demenin başka bir şekli.

şimdi yapmam gereken şeyleri erteleyip de geçtiğim klavye başında geçenlerde farketmiş olduğum bir kaç mühim şeyi yazmaya niyet etmiştim, fakat sevgili okuyucu tamamen unuttum. ki bu büyük adam olamıyacağımın da garantisidir. ne zamanki not tutmayı öğrenip aklımdan geçenlerin geçip gitmesine izin vermemeyi başaracağım işte o gün biz ...

bir kahve falı:

bir adamla tanışıcam ve onunla yurt dışında yaşamaya karar vericekmişim üç vakte kadar, tabi tezimi layıkıyla teslim ediyorum sora, kalabalık bir ortama giriyorum filan kalp gözü açık bir başka şahıs benim hakkımda önemli bir farkedişini aktarıyor ki bu beni acaip etkiliyor ve mesleki anlamda ve hatta özel hayatıma dair bi takım önemli kararlar almama vesile oluyor sora, henüz neresi olduğunu bilemediğim bir yabancı memlekette önemli başarılara imza atıyomuşum ve efenim taa buralardan duyuluveriyomuş.

bunu da buraya unutmayayım diye yazdım zira gerçekleşirse kendisini önemli bir falcı olarak halka takdim edeceğim, olmaz ise de muhtemelen kendime küfür edicem hadi bakalım üç vakte kadar şu tezi teslim edeyim sora hepinizi salonda çok sevicem sevgili okuyucumlarım.

son olarak kediler, okuyucu başka bir evrenin graham bell'leridir.

Pazar, Nisan 15, 2007

yoksa ben zurna mıyım?

bu varoluşsal soruyu insan ara ara kendine soruyor itiraf edin!

Cumartesi, Nisan 14, 2007

araf

aklım beni rasyonel olmaya davet etmediğinde yada bu daveti büyük bir hırçınlıkla geri çevirdiğimde ...

hakketmiyorum, yeterince naif, yeterince mütevazi olmadığımdan, tamahkarlığımdan, olduğum(n)dan daha fazla şey sandığımdan, çelişkilerimden, kararsızlıklarımdan, masallara inanacak kadar naif olmayı da masallara sırtımı dönmeyi de beceremediğimden, beceriksizliğimden. olmayan ülkeye inandığımdan ve inanmadığımdan hakketmiyorum.

artık 28 yaşındayım yani bir zamanlar insanların ne olucaksın sorularına verdiğim cevabı olduğum yaştayım, öyle miyim oldum mu? olabilecek herşey oldu mu?

bi gün dünyanın bir köşesinde başına gelebileceklerin başına gelmesini bekleyen biri yani sadece biri olduğumu kabul edebilecek olgunluğa erişebilecek miyim?

Pazar, Nisan 08, 2007

hachidan

yamato ensemble dinliyorum parçamızın ismi hachidan kimbilir ne demek japonca ama iyi bişi demek değilmiş gibi geliyo bana. fuji'nin tepelerinde kaybolmuş bir adamdan bahsediyor olabilir... kurosawa filmlerinden bildiğimiz kıyafetleriyle düşe kalka, kara bata çıka, sislerin arasından can hıraş yürüyen bi adam canlanıyor gözümde zaten hava soğuk bunun kafasının yarısı saçsız haliyle üşüyor bere filan yok. tabi bozar japon'u, o kıyafetlerle yürümek desen hayli zorlu iş...
şimdi bu japon öyküye biraz orhan gencebay sosu bulamak istiyorum. fujiden iniyor adam sevdalısına doğru, harcamış kılıcıyla bi sürü namussuzu ( na-mu su-zu) hanım da yeşil çay yapmış bekliyor samurayını fakat hanım kızımızla savaşa gitmeden evvel yaşadıkları "bırak bu işleri, evinin samur-ayı ol" cağrısına "memleket sevdası"nın bir başka oluşunu açıklama yoluyla tersleyen kahramanımız şimdi fuji'den aşağı inerken "ya evde yoksan" gerginliği yaşamaktadır soğuk kıyafetler ve alnın açıkta kalan kısmının verdiği gerginliğin üstüne.

çok acıklı bi parça üzülüyorum ben bunu dinlerken hatta üzüleyim diye dinliyorum çoğu zaman.

ya evde yoksan, ya gelirse, ya ararsa, ya yazarsa, ya gitmişse, ya yoksa, ya hiç olmamışsa ... adamımızı hiç fuji'ye çıkarmadan verelim bu olasılık "ünlem"lerini yine oturup bu parçayı, neyse o çaldıkları yaylı alet, şimdi adını da bilmiyorum ama kanunla sitar biraz da arp sentezi o aletin her bir telini aynı bu şekil tek tek çeker. hayattan olasılık cümlelerini kaldıralım, sayısal lotodan medet umanlara "i'm de sorry so sorry" demek istiyorum pişkince, evet tüm ilişkiler deterministik olsun ve fakat laboratuar koşullarındaki gibi gerçekleşsin a uyarını b ye her koşulda ve durumda neden olsun bu kadar kafa karışmasın olasılık belirtilmesin, kombinasyonları matematik müfredatından kaldıralım 2 kere 2 sadece dört edebilsin adamda evine gittiğinde sıcak yeşil çayını içsin.

bulsam bi yerden koyacaktım linkini mamafih bulamadım.

Pazartesi, Nisan 02, 2007

kişisel manifestom

  • dünyada varolduğunu hissetmek için tüketmek zorunda değilsin bazen tüketmemek seni daha çok var yapar.
  • herhangi bir konu hakkında rijit fikirler edinme, bu hayatını zorlaştırmaktan başka işe yaramaz.
  • hayatında "asla ..." diyerek başlıyacağın cümleler olsun ama bilki bunlardan bir kaçını zaman zaman görmezden geliceksin.
  • ucuza gitme, kendini, insanları hayatı ucuz yollu tanımlamaya çalışma.
  • seinfeld karakterlerinden biri değilsin, bir şey yapma güdüsünü kaybetmemen gerek.
  • tembellik yapmayı kendini geliştirmek sözkonusu olduğunda ertele ama sakın tembellikten vazgeçme.
  • kendi varlığına güven, bundan bahsederken "kendine güvenmek" gibi bir popcorndan bahsetmiyorum. diyorum ki yaptığın, yapacağın, yapmak istediğin şeylerin bir anlamı olduğuna inan. varlığına, varoluşuna güven.
  • varoluşunun işe yaramasını sağla, senin için, sevdiklerin için.
  • yavaş ol, karar verirken.
  • dürtülerini kontrol etmeyi öğren.
  • yeterince istemediğin şeyleri, "aman ne olucak" diye yapma.
  • ne istediğini bilmiyorsan bile ne istemediğin hakkında etraflı bir fikrin olsun.
  • herhangi bir şey iki günden daha fazla ertelenemez, buna artık ertelenme denmez haberin olsun.
  • bu yazdıklarını abartma ama uçup gitmesine de izin verme.

bu manifestoyu bir süre önce kendimden ilhamla kendime yazmış idim, şimdi tekrar tekrar hatırlıyayım kendimden uzaklaşmayayım diye burda ...