Pazartesi, Ağustos 13, 2007

thousand of apologies

özür dileyerek başlamak istiyorum,
henüz bir dünya savaşına neden olmamış, herhangi bir kimyasal silahla toplu kıyımlara sebebiyet vermemişken nedir bu suçluluk varoluşuma sirayet etmiş. binlerce özür diliyorum sizden, bir yanlışım varsa arayın diyebileceğim numarada yine karşınıza ben çıkıp özürler dileyeceğim. kızgınım da üstelik sizlere fakat bunun içinde şimdiden özür diliyorum, kızgınım kendimi suçlu hissettirdiğiniz için.
beni sevdiğiniz için özür dilerim, layık olmayı beceremediğim için, beceremediğim tüm şeyler için özür dilerim. ankaradaki su kesintisi için özür dilerim, hala varolmaya devam ettiğim için, küçük hayallerim için ve büyük olanlar için... olması gerekenler olmadığı için, gündelik hayatın küçük hesaplarından kurtulamadığım için, beklediğim şeyler için ve beklemediklerim için... tekrarlar için yeni bir şey olmadığı için, bir türlü cesaret edemediğim şeyler için, ozon tabakası delindiği için, kutuplarda buzlar eridiği için tüm ertelemelerim için, tırnaklarımı yediğim için ve artık yemediğim için, sevdiğim tüm kediler için, öldürdüğüm böcekler için, boşa harcanmış zamanlarım için, halıdaki leke için, biten tuvalet kağıtları için, hala bir süper kahraman olamadığım için, inandığım yalanlar için ve inanmadıklarım için, tanımadığım yüzler için, unuttuğum isimler için, kafamda dönüp duran tümceler için, ezberlemeyi başaramadığım şiirler için, kahveyi şekersiz içtiğim için, dolapta çürüttüğüm sebzeler için, unuttuğum tüm öyküler için, sessizliğim için, sesli olduğum zamanlar için, hatırlamadığım rüyalar için hepsi ve hatırlamayı becerememekten dolayı tekrar özür dileyeceğim binlerce şey için binlerce özür diliyorum.

Çarşamba, Ağustos 01, 2007

meteor yağmuru

çeşme'de başlayan bir süreç oldu, bir hafta boyunca kafamın içinde yazdığım öyküyü tez'i mi yazıyor olmam gerektiği düşüncesiyle erteleyip akşam vakti güneşlenmelerinde kafamın içinde sayfaları doldurmasına izin verdim. sonra bu öykü ucunu bucağını takip edemediğim dallanıp budaklanmalarla çeşme ertesi, toplu taşıma araçlarında, muhabbet ortası suskunluklarında sürmeye devam etti. öykü serpildikçe serpildi ve fakat ben artık başlangıç noktasından oldukça uzaklaştım, üstelik hiç bir cümlesini zihnimin tozlu yaprakları dışında bir yere kaydetmemiş olmamdan, en başını ilk andaki gibi hatırlamam oldukça güçleşti. şimdi son cümlelerini hatırlıyorum. öykü gerçeğe bulaştı, diyaloglara dönüştü, dün gecelerden ilham aldı ve bir şekilde kafamın içindeki uzayda salınıp duran özne, yüklem meteorlarına dönüştü.

"suyun akışı rengi"

"sende benim"

"merdivenden iniş gibiydi yüzün"

"- ne güzel sevmiştin beni
- sen de beni
- evet
- bir daha öyle olmayacak gibi geliyor
- galiba olmayacak
- ne güzeldi
- o ev büyülü gibiydi
- ingiliz kahvaltısı hazırlayacağım diye tutturmuştun
- dalga geçmişti öz
- balkonu hatırlıyor musun, güneşlenirdik orda
- hiç bitmeyen kahvaltılar yapardık, çamur gelirdi
- kedileri sevmeye başlamıştın
- kedileri sevdirmiştin bana"

" kaç böceğin cenazesi kalkar bu diyardan?"

"-hoşlandın di mi o adamdan
-bilmem hoş bi tipti, kıskanç bi aşık gibi davranıyosun
-hayır sadece seni o kadar kolay elde edemeyeceğini bilsin istiyorum
-sersem "

" -28 yaşındayım ve hala salağım, bazı şeylerin değişmesi gerekmez miydi?
-ben 30 kusür yaşındayım ve hala salağım.
-bu daha trajik gibi görünüyor."

" -başıma gelmeyecekler diye bi liste hazırlamış olmalıyım ve hayat serüvenim başıma gelmeyecekler listesinden bir başlığın daha başıma gelmesiyle sürecek sanırım
-herşey insan için be
-bu kadar klişe sana yakışmadı şimdi
-ama sen bu listeyle iyi bi ikili mi oluşturduğunu düşünüyosun?
-pis"

"yere dökülen unun sessizliğindeydi sesin"

"dünyayı kendi ölçeğindeki bir ahlakla değerlendirdiğinden 'o kadar' da değil diyorsun ya, 'o kadar' olabiliyor."

"- dün gece terasta gökyüzünü izlerken, yıldız kaysın lütfen dedim, ne oldu biliyor musun? kaydı.
-ne diledin?
-bir daha kaymasını.
- kaydı mı?
- ı ıh ..."