Cumartesi, Ocak 19, 2008

umut gailesi

ben kimim sevgili okuyucu? sen kimsin peki kendini bu sorunun muhatabı kabul ediyorsun?
dilimi sevdiğini söyledi okuyucumlarımdan biri ki; kendisi elif şafak'la birlikte umut vaadeden yazarlar ketegorisinde yer almış hala daha umut vaadetmeye kitaplığındaki koca paragrafın içerisindeki adı soyadıyla birlikte devam ediyor. bazılarımız umut vaadetmek için ortalıkta varoluyor olamaz mıyız, her umudun gerçekleşmemesi için değil miydi tanrılar dağındaki mücadele... öyleyse bazılarımız umut vaadetmeye devam edecek, varoluşumuza dair gerekçemiz bu diyerek.

Cuma, Ocak 11, 2008

birtakım insanların sait faik'i ya da sait faik'in birtakım insanları

ne güzel adam şu Sait Faik, kemallettin tuğcu işlese trajediye dönüşecek öyküler onun kaleminden 'insanlık hali be işte!' diye çıkıyor. hem pek dalgacı bi adammış, kendiyle dalga geçiyor da, ben kendimle de dalga geçer buldum kendisini.

az çok okumuş Fahri yolculuk boyunca, aslında hayat yolculuğu boyunca, hep bir diğerinin kafasından geçenleri tahayyül etmeye çalışır durur. bilmişçe değil sevimlice hem ayağını da denk tutar bir biçimde, yinede ne haddime derken bile, içlenmesine sebeptir hep bir başkasının memleket özlemi, kendisinkini o başkasının özlemine eklemese olmaz, başkasının aşık olduğu kadını hayalini, tahayyül etmeye çalışmasa kendisininkiyle köşeden bucaktan bir dirsek teması kurmasa olmaz.

türkçe dersinin bir zorunluluğu olan sait faik'i alıp da kendi keyfimce okumayı lise günleri ile arama bunca mesafe koyduktan sonra başarabildim, fakat iyi etmişim. kendisini oku, özetle ve yabancı kelimeleri çıkar ödevleri dışında bir çerçeveden tanımak pek keyifli oldu benim için. orhan veli'ye de uzun süre böyle haksılzık etmişliğim vardır, ama şiir'in insanı daha bir kavrar halinden olsa gerek, o haksızlık kısa süreli bir burnu büyüklükten öteye geçmediydi.

medar-ı maişet motoru yasaklanmış ilk basıldığı zaman, tahmin ediyorum ki üstü alabildiğine örtük eşcinsel imalar, arada geçen 'tanrı varsa eğer...' gibi zındık laflar, ve cinsel dürtülerin 'iç ezilmesi' gibi oldukça naif ama tam da yerini bulan tarifi buna neden olmuş. sonra bir çeki düzen verip romanına ismini de değiştirip bir daha basmış sait faik, roman demeye de bin şahit ister kısa kısa öyküler epi topu, arada binbir gecenin masal içinde masalına benzer, bu sefer masal değilde öykü içinde öykü ...

velhasıl kelam sait faik süper adammış, hem süper olmayan bir insanın soyadı abasıyanık olabilir mi? bence olamaz abası yanmış yada yanma olasılığı olan bunuda kimliğinde ayan beyan eden biri süperdir.

Çarşamba, Ocak 09, 2008

rö pre dikşın

gaz yağından başım dönüyor yeni yetme reprödiksiyoncu olan ben deniz van gogh çalışırken üstümü başımı her bi tarafımı vang gogh mavisi yaptım, üstelik henüz astar atma aşamasındayken.
sadece astar atıp beklemem gerekirken fırçanın elimde balık gibi kıpraşmasına dayanamayıp kendimce böle hani vang gogh yapıyo ya fırça baskısı gibi, öyle bir takım açıklı koyulu darbelerle gökyüzünü resmin orjinalinden tamamen bağımsız bir oran orantı çerçevesinde vurgulamaya çalışırken şaşkın bakışlı öğretmenimiz 'sen bu resmin aslını yapmak istiyor musun?' diye uyarı tonu sezdiğim bir soru sordu, bende 'evet istiyorum' diye cevaplayınca biraz önceki fırçayla oynaşmalarımızın sonu badana darbeleriyle silme gece mavisi olan bir tual oldu.
fakat boyamak eğlenceli bişi, bir kaç duvar bulup canımız çektiğince boyayabilsek ya herkesin kendi duvarı olsa mesela gelip gidip orayı boyasa.
neyse ben anladım ki benim bu resim serüvenim re'den çok rö olacak.