Pazartesi, Nisan 10, 2006

kurabiyeler ve ısrarcı canavarlara dairdir...

Kurabiye canavarını hala daha sevmemin nedeni asla kurabiyeler değil kurabiyelere olan tutkusu. İsterseniz hemen kurabiye canavarının hayatından bir örnekle açıklayalım:
Kurabiye canavarının yolu bir gün yanlışlıkla kütüphaneye düşer, kütüphane görevlisine döner ve “e ben bir kurabiye bir bardak da süt istiyorum” şaşkın görevli bu tüylü ve garip yaratığa bakarak didaktik ve küçümser bir tonla şöyle der, “burası bir kütüphane burada yalnızca kitaplar bulunur” bu sefer şaşırma sırası kurabiye canavarında “ hımm.. e.. o zaman bana bir bardak ılık süt ve bir kurabiye” giderek sinirlenmeye başlayan görevli “burada kurabiye bulunmaz, asla asla kurabiye yok sadece kitaplar var!” der, kurabiye canavarı etrafına şöyle bir bakar ve bu sefer sakinliğini hiç bozmadan “ ee.. öyleyse bana bir kurabiye bir bardakta süt” …. çocukların dünyasına ait bu hikayede vermeyenin iki yüzü karalarından olan görevlinin sonu yetişkin didaktik haliyle çıldırmaktır.
İşte böyle olmalı insan hayat karşısında ne istediğini bilmeli. Görevliler ne derse desin,
“ o zaman bana bir bardak ılık süt veee başka bir dünya lütfen”
“…?!”
“peki öyleyse bir bardak süt ve başka türlü bir şey istiyorum ben”
nerde olduğuna bakmaksızın bilmeli ne istediğini, ısrar etmeli vermeyenlerin ikiyüzlülüğünü çıkarmalı ortaya.
Hayat ısrar ettikçe var!

Hiç yorum yok: