Cumartesi, Ekim 14, 2006

when i was child ...

sıcak bir gün olduğunu hatırlıyorum, evin önündeki erik ağacının altında, ki inanın o ağaca çıkma hakkı ve üzerindeki eriklerle ilgili dünya tarihinde olduğundan daha çok savaş yapılmıştır komşu çocuklarıyla. işte ben o ağacın altında gözlerimi kapatmış birini çağırıyordum, sadece yeterince çağırırsam geleceğine inanıyordum. bazen dikkatim dağılıyordu yani tam onu tam olarak çağırmaya konsantre olmuşken biraz önce kırdığım tabağın kalıntılarını iyice saklayıp saklamadığımı düşünmeye başlıyordum, annem geldiğinde kırdığımı görürse ... neyse neyse evet şimdi tekrar konsantre olalım, tabi bu esnada henüz 6-7 yaşlarında bir çocuğun aklından geçebilecek ve tabi geçmeyecek bir sürü şey geçip duruyordu zihnimden, diğer yandan da telepatik olarak onu çağırıyordum. çağırıyordum... çağırıyordum... hem ona bir süprizim bile olabilirdi evet ona söyleyecek şeylerim vardı, hemen gelmeliydi, yoksa bana karşı mı geliyordu hemen buraya gel diyorum sana!! lütfen gel! yani gelirsen çok sevinirim.. gibi çeşitli üsluplar kullanarak çağırdım çağırdıım ... bunların çok zaman aldığını sanıyorsunuz değil mi, aslında pek değil bir çocuğun zihinsel hızının bizlerden daha iyi olduğunu o zamanki benle karşılaştırdığımda dahi görebiliyorum dolayısıyla tüm bunların aklımdan gelip geçmesi 15-20 dk bulmaz. sonra gözlerimi açtığımda miyyv die bana doğru ilerleyen tekir kedimi gördüm, gelmişti! biliyordum!
ama işte tarihimdeki bu yanlış öğrenme bana tahmin ettiğimden daha fazlasına mal oldu. olur da daha...
tekiri onun için evden aşırdığım peynirle beslerken bi yandanda yine telepatik olarak konuşmaya devam ediyoruz:
" geç kaldın biraz nooldu?"
"çatı katını biliyorsun ordan çıkmam zor oldu, hem çok gürültülü sesini duymak zor oluyor tam kapıdan çıktım seni duydum koşa koşa geldim"
o günlerde bunları birine anlatıyor olsaydım bir çocuk psikoloğuyla tanışmak için üniversite zamanını beklemem gerekmiyecekti.
bu kedinin bir adı yoktu, tekir dememe bakmayın o yaşlardan sonra kedi cinslerine dair bilgimin artışı ile ilgili bir tanımlama bu. onu ben bulmuştum, küçüktü. sonra komşunun çatı katına çıkarıp bir yuva yapmıştık. bu yuva yapma işlerine mahallenin tüm çocukları katılır ama yinede kedi ya da köpek bir kişinin olur. bilirsiniz yemek götüren o olur, kucağında taşıyan, evden battaniyeleri götürdüğü için dayak yiyen bir kişidir ve o kişi bendim. ama bi ismi yoktu, sadece "var"dı. ona hiç seslendiğimi hatırlamıyorum... belkide hafızamın aldatmacası kimbilir...
ben onu çağırmıştım hiç kelime kullanmadan ve o gelmişti, biliyordum geleceğini demiştim bende içimden... o da bana miyyv demişti. kısa ve net!
sonra çok fena bitlendim, uzun bi süre annemin karantinasından çıkamadığımdan isimsiz kedimi büyüdüğünde göremedim bizim mahalleyi terketmişti sanırım, ben bi kaç kez daha o ağacın altında bekleyip onu çağırdım ama kimse gelmedi... biliyordum.

Hiç yorum yok: