Pazar, Ekim 07, 2007

aşk meşk ...

bugün yine kafa yorma gereksinimi duydum ah bilemezsiniz hepsini yazıya dökebilecekmiyim ama ne süper şeyler düşündüm bir kayıt cihazı olmalı zihnimde ... belki de hepsi yalan hiç bişi düşünmedim şimdi kafa buluyorum sevgili okuyucum dediğim okuyucuyla, yani ne idiğü belirsiz yaratığımla.

her neyse bugün yine güzel bir film izledim önce sinemeyla ilgili bir tanımlama zinciri başladı zihnimde, bir koru havalandı göğsümde, sonra aşka geldi mevzu, başladım ıncık cıncık ilerlemeye, her zamanki gibi dünyayı aşk kurtacak sonlu bir potpori, ama insanın gözleri sulanmıyor mu sulanıyor. jung geldi sonra aklıma, bu aşk meselesi de atalarımızdan bize aktarılan bişe olsa gerek, yani aşk olmasa ne bok yiyecektik bilemiyorum siz biliyor musunuz? aşksız bir film bir edebiyat, bir beste var mı? son 20 - 30 yılın bilim kurgularında dünyaya başka bir gezegenden gelmiş üstün varlıkların eksikliğini hissettikleri şey nedense aşktır. tamam dünya boktan bir yerdir, biz insanlar hayli salağızdır, savaşırız bin türlü pisliğe bulaşırız ama işte bir şekilde dünyayı hala güzel yapan ve kimbilir hangi gezegenin hijeninden dünyamıza düşmüş o varlıkta sırf bu aşk mereti yüzünden dünyayı sevilesi, mülteci olunası, yerleşilesi çoluk çocuğa karışılası bir yer olarak bulur. sonra dünya ki, genellikle o dünya denilen yer de abd sınırlarından oluşur, yok olma tehlikesiyle karşılaşır ki birden aşık bir çiftin sevgisi ilen dünya tüm kötülüklerden kurtulur güllük gülistanlık olur, hatta bu tehdit dünya dışı mistik yaratıklardan kaynaklı dahi olsa dahi sevginin aşkın gücü bizi kurtarır vıtr kırt...

yani bir türlü paçamızı sıyıramadığımız bir şey bu, tarif etmekte zorlanıyorum beylik laflar etme gönüllüsü de olmadığımdan mütevazi takılıp bir şey diyorum. farkında mısınız bilmem ama dine yakın bir tarifi var aşkın, kaldı ki pek çok din gönüllüsüde tanrıya olan aşklarıyla tariflemişler yaşam yollarını, illaki bir aşk var. dine yakın diyorum çünkü, bir bilinemezlik bir rasyo(ratio)dan uzaklaşma, bir tarifsizlik aşk. o yüzden hep mistizme daha yakın. biraz aptallaşmak gerek işte, toplama çıkarma yapıldığında olmuyor olamıyor.
yani diyeceğim o ki aşk olmasa ne yapacaktık biz insanoğlu, tanrıyı da öldürmüşken ihtiyacımız olan mistizmi aşktan başka ne karşılayabilirdi?

woody allen'ın love and death'inden bir alıntıyla bu gevezeliğe bir son verelim:

"Aşk, acı çekmektir. Acı çekmemek için insan aşık olmamalı. Ama aşık
olmadığın için de acı çekersin. Yani, aşık olmak acı çekmektir. Ama aşık olmamak da acı çekmektir. Acı, acı çekmektir. Aşık olunca mutlu olursun. Acı çekince mutlu olursun ama açı çekmek insanı mutsuz eder. Bu durumda, mutsuz olmak için insan sevmeli ya da acı çekmek için sevmeli ya da çok fazla mutluluktan acı çekmeli. "

Hiç yorum yok: